29 Ağustos 2020 Cumartesi

Salgının Makroekonomik Etkileri

TCMB finansal istikrar raporuna göre; Türkiye’nin makroekonomik göstergelerinde 2019 yılı ikinci yarısından itibaren  bir iyileşme kaydedilmiştir ve bu eğilim 2020 yılının ilk aylarında da sürmüştür. Bu dönemde, enflasyon ve enflasyon beklentileri hızla gerilerken, faiz oranları düşmüş, iktisadi faaliyetteki toparlanma eğilimi güç kazanmıştır.  Mart ayı ile birlikte dünyada yayılan koronavirüs salgınına bağlı olarak gelişen küresel büyüme belirgin ölçüde zayıflamıştır. Salgına ilişkin gelişmeler hatta belirsizlikler küresel risk iştahının gerilemesine ve uluslararası piyasalarda oynaklığın artmasına neden olmuştur. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, salgının olumsuz etkilerini azaltmaya ve kredi koşullarını desteklemeye yönelik genişleyici para ve maliye politikaları uygulamaya başlamışlardır.  Türkiye’de iktisadi faaliyet, salgının dış ticaret, turizm ve iç talep üzerindeki etkilerine bağlı olarak Mart ayı ortalarından itibaren zayıflamaya başlarken; enflasyon beklentileri, toplam talep koşulları ve emtia fiyatlarındaki gelişmeler enflasyon görünümünü olumlu etkilemektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, bu dönemde, diğer kamu otoriteleri ile koordineli olarak attığı geniş kapsamlı politika adımlarıyla finansal sektörün likiditesini ve kredi koşullarını desteklemiş, salgının ülkemiz ekonomisi üzerindeki etkilerini sınırlandırmayı hedeflemiştir. Bu önlemlerin ekonominin üretim potansiyelini destekleyerek finansal istikrara ve salgın sonrası toparlanmaya katkı yapacağı değerlendirilmektedir. Bankacılık sektörünün güçlü sermaye ve likidite yapısı, atılan zamanlı politika adımlarıyla birlikte sektörün risklere karşı dayanıklılığını desteklemektedir. 

28 Ağustos 2020 Cuma

Para Aldanması Nedir?

 Para aldanması kavramı, 20. yüzyılın ilk yarısında ekonomist John Maynard Keynes tarafından gündeme gelmiştir ancak daha sonra Irving Fisher ''Money Illusion'' adlı kitap yazmıştır. Para aldanması, bireylerin, paranın reel değeri yerine nominal  değerini dikkate almaları eğilimi olarak tanımlanır. Başka bir anlatımla, bireyler nominal değerle, reel değeri birbirine karıştırmaktadır. Örneğin, işçiler, nominal ücretlerinde yapılacak %3'lük bir düşüşe itiraz ederken, enflasyon oranının %6 olduğu bir piyasada, ücretlerde yapılacak %3'lük  bir artışı kabul etmektedirler. Oysa ki ikinci durumda  reel ücret %3 oranında düşmektedir. Alım gücü açısından da iki durumun da bir farkı yoktur. Bu duruma literatürde para aldanması denmektedir.

Para aldanmasının ekonomideki etkileri;

a) Reel ücretler sabit kalmasına rağmen, nominal ücretlerdeki artışlar nedeniyle ekonomide talep artar.

b) Fiyatlarda katılığa neden olabilmektedir.

c) Parasal sözleşmeler, enflasyon oranına endekslenmeden nominal değer üzerinden düzenlendiğinden enflasyon artışlarından olumsuz etkilenebilir.


BANKACILIK SİSTEMİ NASIL PARA YARATIR?

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezununun kolaylıkla cevaplayacağı bir konu olsa dahi çoğu kişinin aklını karıştırabilir.  Kafaları karıştırmadan, basitçe konuya değinelim.
Herhangi bir bankaya 1.000 TL yatırıldığını düşünelim. Yatırılan para miktarı kadar bankanın rezervleri artar. Banka bu paranın kanunen belirtilen miktarını  Merkez Bankasına yatırır. Örneğin, zorunlu karşılık oranı yasayla %20  belirlenmişse  Merkez bankasına 200 TL yatırır. Geriye kalan kısmı yani 800 TL'yi kredi olarak belirli bir faiz karşılığı talep edenlere verrir. Bu parayı  kredi olarak alan kişi bunu nakit veya çek yazarak kullanabilmek üzere bankaya tekrar yatırdığını farzedelim. Banka bu paranın da %20'sini yani 160 TL'yi merkez bankasına yatırır ve kalan 640 Tl'yi yine kredi olarak vermebilmektedir.  Anlaşılacağı üzere nakit para 1.000 TL olduğu halde kaydi para  yaratma sistemiyle bu miktarın çok daha üzerinde bir alım gücü yaratılabilmektedir. Tabi bu para yaratma imkanı sınırsız da değildir.

Karl Marx ve Artık Değer Kavramı

 Marx tarafından geliştirilen artık değer kavramı, işçinin emeğinin mübadele değeri ile kullanım değeri arasındaki farktır. Burada işçinin m...