13 Ocak 2022 Perşembe

Karl Marx ve Artık Değer Kavramı

 Marx tarafından geliştirilen artık değer kavramı, işçinin emeğinin mübadele değeri ile kullanım değeri arasındaki farktır. Burada işçinin mübadele değeri dediğimizde anlatılmak istenen, işçinin günlük hayatını sürdürebilmesi için  gerekli olan geçimlik malları alabilmek için harcadığı zamandır. Kullanım değeri ise  işçinin emeğini bundan daha fazla zamana kiralanmasıdır ama işçiye geçimlik kadar pay verilmesidir.

Örneğin; işçinin bir günlük hayatını sürdürebilmesi için gerekli olan geçimlik mallar, 5 saat emek harcanarak üretilebilmektedir. Bu durumda işçi 5 saat çalışarak emeği ile  geçimlik malları mübadele edebilecektir. Ancak bu durum  karını  sürekli arttırmak isteyen kapital sahibi için cazip olamayacaktır. Bu durumda kapital sahibi işçinin emeğini 5 saat karşılığında satın alacak ama işçinin emeğini 8 saat olarak kiralayacaktır. Yani işçi 8 saaat çalışmasına tekabül edecek mal ve hizmet üretecek ama kapital sahibi tarafından gerçekleştirmiş  olduğu bu üretimin 5 saatlik kısmı kendine verilecetir.  İşte kapitalist tarafından alıkonulan bu fark artık değerdir.

Adam Smith ve İş Bölümü-Uzmanlaşma

 İş bölümü ve uzmanlaşmanın verimi arttıracağını ifade eden isim meşhur 'Toplu İğne' örneği ile ADAM SMİTH'dir. Smith'e göre,  iş bölümü ve bunun sonucunda uzmanlaşmanın olması verimlilikte artış meydana getirecektir. Bu durum şu şekilde gerçekleşir:

- İşçinin becerisinde ve üretkenliğinde artış meydana gelir.

- Sürekli aynı işin yapılması ile işi kolaylaştırıcı yöntemler geliştirilerek iş, daha hızlı ve basit yapılacaktır.

- iş değiştirmeden dolayı ortaya çıkan zaman kaybı önlenmiş olur.

 Bu konuda Smith'in ünlü 'Toplu İğne'  imalatı örnek gösterilebilir. Buna göre, bir kişi tek başına toplu iğne üretse, günde 1 tane toplu iğne üretebilecekken, bir kişi teli gerse, ikincisi düzeltse, üçüncüsü kesse, dördüncüsü ucunu sivriltse ve bu şekilde on kişi çalışsa günde 48.000'den fazla  toplu iğne üretebilir. Dolayısıyla iş bölümü ve uzmanlaşma verimlilikte artışa sebep olur. 

10 Ocak 2022 Pazartesi

Terkip Hatası Nedir?

 Terkip hatası, tek tek bireyler için düşünüldüğünde doğru olan bir karar toplumun geneline uyarlandığında farklı sonuçlar vermesidir. Tasarruf paradoksu, terkip hatasına güzel bir örnektir. Tasarruf yapmak birey için rasyonel bir davranış olarak kabul edilirken, toplumun geneli tasarrufa gittiğinde milli gelirde azalma meydana gelir. Çünkü tek başına birey, tüketimini kısıtladığında  başkalarının aleyhine servetini arttırmış olur. Toplumun geneli aynı şekilde davrandığında efektif talepte azalma olur.  Normalde artan tasarruf milli geliri attırması gerekirken, tasarrufların gömülemeye gitmesi durumunda milli geliri azaltıcı bir etki meydana  gelir. Buna tasarruf paradoksu denir.

9 Ocak 2022 Pazar

Reel Ücret ve Nominal Ücret

  Reel ücretler, en temel ifadeyle nominal ücret ile satın alınabilecek mal ve hizmet miktarını göstermektedir. Bu açıdan reel ücretler nominal ücretlerin fiyatlara bölünmesiyle bulunur.

Örneğin;  Bir kitabın fiyatı 100 tl olan ekonomide Mehmet 200 tl ücret aldığını varsayalım. Bu durumda  işçinin eline geçen para nominal ücreti 200 tl iken, reel ücreti 2 kitaptır. Buna alım gücü de denebilir. 

Yıl sonunda Mehmet'in ücretine  %20 zam yapılmış  ve enflasyon da %50 olarak gerçekleşmiştir. Bu durumda artık  A işçisinin eline geçecek olan para 240 tl olarak artmıştır. Fakat bu işçinin refah düzeyinde düşme yaşanmıştır. Çünkü eskiden  nominal ücreti ile 2 kitap alabilirken şuan 1 kitap 150 tl olduğu için 2 kitap alamayacaktır. Dolayısıyla Mehmet'in nominal ücretinde artış olmasına rağmen reel ücretinde azalma meydana gelmiştir. Bu yüzden işçi nominal ücretini varsaymayarak reel ücretini dikkate alması gerekecektir.

2 Mayıs 2021 Pazar

Enflasyonla Mücadelede Para Politikası

Konuya giriş yapmadan önce enflasyonun nasıl ortaya çıktığını yalın bir dille anlatmakta fayda var. Enflasyon tanım gereği; piyasada bulunan malların fiyatlar genel düzeyinin sürekli olarak artmasıdır.  Peki, fiyatlar  sürekli olarak neden artmaktadır? Ekonomide bir durumu değerlendirirken tek bir olguya bakmak yanlış olacaktır. Ekonomiyi, bir  zincir olarak düşündüğümüzde oluşabilecek herhangi bir şokun nedenini araştırırken. bu zincirlerin her bir parçasını göz önünde bulundurmak daha isabetli olacaktır. Örneğin,  Merkez Bankası piyasaya para sürdüğünde, piyasada para bollaşacak ve insanların elindeki para  artacaktır. İnsanların elindeki para arttığında, talepleri artacaktır. Talepleri arttığında kısa dönemde firmalar üretimi arttıramayacağı için fiyatları yükseltecektir. Böylelikle bu zincirlerin meydana gelmesiyle enflasyon baş gösterecektir. Tabi ki enflasyonun tek nedeni bu olamaz. Parasal enflasyon, talep enflasyonu, maliyet enflasyonu olarak ayrılmaktadır ama bu konu içerisinde bu ayrıntıya girmeyeceğim. 

Enflasyonla mücadelede para politikası, maliye politikası ve ücret ve gelirler politikası kullanılmaktadır. Burada para politikasını ele alacağız. 

Para politikası; Merkez Bankası tarafından yürütülür ve enflasyonla mücadelede en önemli politika araçlarından biri faizlerdir. Bunun yanı sıra  açık piyasa işlemleri, reeskont oranları, zorunlu karşılıklar ve döviz kontrolleri  de önem arz etmektedir. Bu politikalarla Merkez Bankası, piyasadaki para arzını kontrol ederek piyasaya müdahale etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti MB bu bahsettiğimiz politikalar dışında enflasyon hedeflemesi rejimi ile enflasyon beklentileri yönetmektedir. 

Yukarıdaki grafikte LM olarak gördüğünüz eğri, para piyasasını temsil eder. Merkez Bankası, para politikalarını yaparak bu LM eğrisini sola veya sağa kaydırır. Örneğin; birazdan detaylı olarak  bahsedeceğim daraltıcı para  politikası ve genişletici para politikası gibi. 

Merkez Bankası, faizlerle doğrudan ilgilenmezler (yani faizleri baz almazlar). LM eğrisini, sağa kaydırarak faizi dolaylı yoldan düşürürken; sola kaydırarak faizi yükseltebilmektedir. 

Peki; bu sağa  ve sola kaymayı nasıl yapmaktadır?

Merkez Bankası, genişletici para politikası yaptığını varsayalım;  Piyasadan tahvil satın alacaktır. İnsanların  elinden,  tahvil satın aldığı için aslında insanların elindeki parayı arttıracaktır. Reeskont oranını ve zorunlu karşılık oranını  düşürecektir. Sonuç olarak genişletici para politikası ile LM eğrisi sağa kayacak, gelir artacak, faiz düşecektir ama  talep artacağından enflasyon da artacaktır.

Daraltıcı para politikası yaptığımızda ise  tam tersi olacaktır. Piyasaya tahvil satacak, insanların elinden parayı alacak( yani piyasadan para çekecek), reeskont oranını ve zorunlu karşılık oranını  azaltacaktır. Sonuç olarak, LM eğrisi sola kayacak dolaylı yoldan faiz artacak milli gelir azalacak ama talep azaldığından da enflasyon düşecektir. 

Türkiye'de uzun yıllardır yüksek enflasyon görülmektedir. Bu yüksek enflasyonun oluşumda, piyasada oluşan şoklara karşı merkez bankası müdahalesi bu yönde mi olmaktadır?  Türkiye için yüksek enflasyon bir sorun mudur yoksa tercih midir?

27 Aralık 2020 Pazar

Sosyal Amaçlı Transfer Harcaması ya da ''Negatif Gelir Vergisi''

 Konuya giriş yapmadan önce transfer harcaması hakkında konuşmakta fayda var. 

Transfer Harcaması: Karşılığında mal ve hizmet alımı olmayan harcamalardır yani karşılıksızdır. Bu harcamalar toplam talep ve cari üretim düzeyini etkilemezler. Milli geliri de dolaylı olarak arttırırlar. Eğer karşılığında mal ve hizmet alınsaydı ve milli geliri dolaysız yoldan etkileseydi buna reel harcama derdik. 

Negatif Gelir Vergisi ise:

Gelir dağılımını düzenlemek amacıyla kullanılan transfer harcamalarına  negatif gelir vergisi denmektedir. Bu kavramı ilk kullanan Milton Friedman ve Daniel Moynihan'dır. Devlet, geçim sınırı altında olan vatandaşlara ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetleri piyasadan temini için, negatif gelir vergisi vasıtasıyla bir gelir transferi yapmaktadır. Bu sayede, asgari geçim düzeyi altında  gelir elde eden vatandaşların, asgari geçim düzeyi ile geliri arasındaki fark  kapatılır.

23 Aralık 2020 Çarşamba

Bir Piyasa Başarısızlığı Olarak Dışsallık Kavramı

Dışsallık tanım olarak; bir ekonomik birimin üretim veya tüketim faaliyetlerinin, diğer birimleri olumlu veya olumsuz etkilemesi sonucu ortaya çıkan fayda ve zarardır. Bu konuyu ilk inceleyen ise Wicksell'dir.
Dışsallıkların özellikleri: 
1- Dışsallıklar olumlu veya olumsuz olabilir.
2- Dışsallıklar fiyatlandırılamaz.
3- Dışsallıklar fiyatlanamadığı için de pazarlanamaz.
4- Dışsallıklar fiyatlandırılamadıkları için yaydıkları fayda veya maliyetler piyasa dışıdır.
5- Dışsallıklar kaynak dağılımında etkinliğin bozulmasına sebep olurlar.
Dışsallıkları örnek vererek açıklamak, anlamak açısından daha kolay olacaktır. 

Pozitif Dışsallık(üreticiden üreticiye olumlu dışsallık): 

Bir televizyon üreticisi olduğumuzu varsayalım. UHD televizyon üretmeye karar verdik ve bu iş için fabrikamızın tüm alanını bu iş için kullandık. Gerekli AR-GE yatırımlarımızı yaptık. Hal böyleyken televizyon üretme maliyetlerimiz de yapılan yatırım ve masraflarla birlikte katlandı. Televizyonumuz piyasaya satışa çıktığı zaman doğal olarak AR-GE fiyatlarımızı da ekledik. 
Rakip firmalar, bu durum karşısında boş durmayacaktır ve haksız rekabet de olsa piyasaya satışa çıkan bu ürünü taklit ederek üretecektir. AR-GE gideri de yapmayan rakip firma, ürettiğimiz televizyonun satış fiyatından çok daha ucuzu piyasada satacaktır. Bu durum karşısında haklı olarak televizyonumuzu satamayacak ve bir daha AR-GE yapmama kararı alacağız. Bu durum eksik üretime yol açacağı için, devlet bunu bir piyasa başarısızlığı olarak değerlendirir ve gerekli önlemlerle piyasa müdahale eder. 
Burada üretici olarak, başka bir üreticiye olumlu yönde etkiledik ve üreticiden üreticiye olumlu dışsallığa yol açtık.

Negatif Dışsallık(üreticiden üreticiye olumsuz dışsallık):
Göl kenarında bir fabrikayız ve atıklarımızı göle atmaktayız. Bu atıklar sonucu göldeki balıklar zarar görüyor ve ölüyor. Balıklar ölmesi sonucu ise balıkçıların işlerini olumsuz etkiliyor.
Burada ise bir üretici olarak başka bir üreticiyi olumsuz yönde etkileyerek, negatif dışsallığa yol açtık.
(Örnekler, üretici açısından verilmiş olup tüketici açısından da değerlendirme yapılabilir.)
 
Bir sonraki yazımda dışsallıkların çözüm yollarından bahsedeceğim. Görüşmek Üzere.






Karl Marx ve Artık Değer Kavramı

 Marx tarafından geliştirilen artık değer kavramı, işçinin emeğinin mübadele değeri ile kullanım değeri arasındaki farktır. Burada işçinin m...